Sonntag, 24. Januar 2010

Sadece sayi olmayan sayilar

Insan yaslandikca cocuklugunu, ilkokul yillarini özlüyor. Ne güzeldi o yillar, 2 ile 2'yi toplayinca 4 cikiyordu. Esitlik bozulmasin diye X ve Y yerine uygun sayilar buluyorduk. Bizim masum asal sayilarimiz vardi. Bariscil kümeler vardi, her cesit sayiyi hatta harfi bir araya toplayan. Bölünen sayilarimiz vardi ama hep sayiydilar, hep diger sayilara kardestiler. Bölene isyan etmezlerdi, en fazla tam bölünmeyip biraz isleri zorlastirirdilar. Sonra sayilari birbirine carpardik, ama hic bir sayi ölmez ve hic bir sayi ise katil olmazdi. Onlar din ve devlet islerinden ayri bir yerlerdeydiler. Harezmi'ye saygili, cebire hizmetci.

Peki ya simdi. Hayatimiza giren o kadar cok sayi var ki. Icimize bir huzursuzluk, bir öfke düsüren sayilar. Benim ilk hain sayim 1990 oldu. Birinci körfez savasinin basladigi yil. Canli yayinda kursunlarin nasil geceyi aydinlattigini gördüm. O aksam bir senlikti benim icin. Yas daha 7, o uzun isiklar nereye vurdu anlayamamistim, görseldi benim icin. Ama sabah ve diger günler gördüm ki o uzun isiklar bir festival icin degilmis. Onlar insanlari vurmus, evleri yakmis. 1990 kötü bir sayiydi. Ne 10 a bölmek geldi icimden, ne de bir parcasini alip eksiltmek.

Ikinci sayi 1992, bir katliamin yili, Hocali katliami. O ölü cocuklar, toplu gömülmüs cesetler. Cik hayatimdan 1992.
24, ocak ayinin 24'ünü de sevmem. 10 yasindaydim, henüz takip ettigim bir yazar, gazeteci yoktu, ama muhtemelen takip edecegim iyi bir yazardi. C4 aldi O'nu bizden. Hafizamda kalan ise hurduya dönüsmüs bir araba, kirmizi karanfiller ve Ugurlar Olsun.

36, bu sayi da OBEB, OKEK kurbani degil. Bu dinler arasi diyalogsuzluk kurbani. 2 Temmuz'a kötü bir söhret kazandirip, 4 Eylül'ü unutturan sayi. Burnumun ucunda yakilan otel, kirilan heykeller, taslanan arabalarin sayisi. Aslinda 36 dan fazla ölen, ama isimize gelen o 36 sayisi. Sivaslilar 36'ya, 2 Temmuz'a düsman (insanlara 4 Eylülü unutturdugu icin), bütün sayilar ise Sivas'a, Sivasliya düsman.

Ya 28'e ne denilmeli. Hep 28 Subat'la birlikte gezdi. Koskoca bir süreci baslatti. Adini bilmedigimiz insanlarin, kiyafetlerine bakarak siyasi görüslerini bilir olduk.

1999, 7,5, 3:02 bir sehri sarsti, bizi sarsti, matemetigi hirsizlikta kullananlari sarti.

90'li yillari hic sevmedim, bütün havuz problerinde ki havuzlari dolduracak kadar kan oldugu icin. Bu yillar da terör bizi kötü vurdu. Cok kan akti. Onun 2 katinin 3 eksigi kadar da göz yasi.

Gelelim 2000 ne. Muhtesem milenyuma. Sayi yuvarlandi da sanki bir seyler degisti.
24 bayaa bir hain cikti. Ugur Mumcu'dan sonra 2001 yilinda da Gaffar Okkan'ni aldi, 5 polisle birlikte.

9/11, yok dokuz onbire bölünmedi, dünya, ülkeler bölündü. Ikiz kulelere saldirildi. Sonra El Kaide dediler, Afganistan'a müdehale edildi. Sonra hazir kollari sivadik, Irak'i da aradan cikartalim denildi.

19 da Ocak'la akranlik yapti. Hrant (Firat) Dink öldürüldü. Adini ilk defa duyanlar birden kardesligin, barisin bekcileri oluverdi, hepsi bir oldu, hepsi tek oldu. O kadar kolay mi, Firat'in metre küp suyunu tasimadan, Firat olmak, olabilmek.

17 sayisi da tuhaf bir sayi. Akli bir karis havada. Ya kafa kesme dehseti var onda ya da arkadan vurma kallesligi.

1417, aglayan asyanin göz yasi sayisinin 1/1000 i. Filistinde ki durmayan kanin sayisi. Dogu Türkistan, Kasmir vs. sayisi.

Sayilar simdi toplanin ve günah cikartin. Sonra da O günahlari Bermuda seytan ücgenine atin, kaybolsun. Artik aylarimizi kirletmeyin.

Samstag, 9. Januar 2010

Gec kalan yeni yil yazisi

Zaman cabuk geciyor hem de cok. Yetisemiyorum. Bu yila kadar bir sorun yoktu, istedigi kadar hizli akabilirdi. Ama artik dursun, o ne kadar hizli akarsa, benim kaybim da o kadar cok oluyor. Neyse gecelim bu bunalimlari da asil mevzuya gelelim. Yeni bir yila daha basladik, baslarken yarismaci arkadaslara da basari ve mutluluk dilemeyi cok isterdim ama, yeni yilin basini kacirmisim. O yüzden yazi da gec geliyor.
Bu gün fark ettimde ben hayalimde ki 2010 yilindayim. Ben öyle uzay elbiseli insanlar, yok yazin mars, kisin aya tatile gitmeyi hayal etmemistim. Benim hayalim deki 2010 yili söyle idi.

Görüntülü telefonlar cikacak.
Bilgisayar yayginlasacak, herkes bilgisayar biliyor,anliyor olacak.
Ucakla seyahatler yayginlasacak.
Televizyon kanallari artacak.
Herkes anaokuluna gidecek, üniversite mezunu olacak.
Okullara elbiseler ile gidilecek.

Gülmeyelim efendim, ben bunlari düsünürken 8 yasinda idim. Sadece TRT vardi, TRT 2 dahi yeni yeni cikmis idi. Sabahlari cocuk kusagi olurdu, bol bol cizgifilm izlerdim (eger tatil de isem), aksamlari da brezilya dizileri, pembe diziler.
Kirmizi cevirmeli bir telefonumuz vardi. 111 di galiba, masal hatti idi. Gizlice arardik ve dinlerdik. Tetrisimiz vardi, televizyonlar aptallastiriyor, yok kanser yapiyor diye sevkimizi kirardi ama biz yine de oynardik. Ilkokul, orta okul vardi, siyah önlük, beyaz yakalik ve kurdela vardi. Cok da yasli degilim ama ben ortaokulda da siyah önlük giydim.
Topaclarimiz vardi, turbo sakizlar. Mahalle cocuklari ve hamburger cocuklari ( o da benim gibiler oluyor) vardi. Sahi hamburger yiyebilmek bir lüksdü, galiba bu yüzden apartman cocuklarina bu yüzden böyle derlerdi.
Cocukluk güzeldi. Her cocugun cocuklugu güzeldir, simdi ki cocuklar da yaslandiklari zaman anlatacaklari olacak, hersey cok farkli olacak. Ben su "80 lerin sonunda 90larin basinda cocuk olmak" tarzi klasik seyler yazip,simdi ki cocuklari zavalli ya da sanssiz demiyorum. Hayat kisir döngü gibi ayni olaylar farkli isimlerle tekrarlanip duruyor. 68 kusagi, 12 Eylül gazileri bizi de apolitik gözüyle bakarlar, yok devrim bilmeyiz, darbe görmedik diye. O olaylar kadar kötü olmasi da Sivas Olaylarini yasadim, Sokaga cikma yasagini yasayarak ögrendik, iki tabur askerin arasindan gecip okulumuza gittik. Sirf sakali var diye yakalanan insanlarin feryadini isittik. Umarim ki yeni nesil sokaga cikam yasagini sadece kitaplardan ögrenir.

Bu döngünün kirilmasidir benim yeni yil dilegim.