Freitag, 24. Februar 2017

Yeni Blog

yaz(ma)maya artik burda devam edecegim.


dudulbl.blogspot.com

Samstag, 31. Oktober 2015

Sesli Düsünüyorum

Aklimdan gecenleri yazmaysam patlicam galiba.

Ben cocuk istemiyorum dedigim de, annem, ablam, kaynanam bütün hisim akraba tarafandin baski gördüm. Dogur dogur diye. Yok onlar yardim edermis de, calismama bir engeli olmazmis da falan da filan da.
Dogurduk, hastanenin kresine birakiyim oglusumu dedim; kücücük bebek yabanciya emanet edilir mi? yürüyüp konusana kadar bizler bakariz.
Tamam peki gece kim bakacak. Abim gece istemem, neymis uykusuz kalamazmis.
Babam; anneler gece nöbeti tutmamali, öyle sey olamaz.
Ablam; Bir gece yardima geldi, bin gece konustu.
Simdi nöbetteyim. Her zaman ki gibi; cok calisiyorsun, daha az calis. Ayni gün kina vardi, artik bir kismimiz gitmeyiz, senin ogluna bakariz. Abimin karisi "hic bana bakar misin diye sormuyorlar, bari biri benim yanimda dursun hem kendi cocucugm hem batuhan a bakamam"
Sabah isten cikinca gel ogluna sen bakarsin. Bebek mevlüdü var.
Evet hayat bana mutluluklar sunuyor, ben hayati anlayamiyorum. Annem babam, cocugum var. Kocam da var gibi bir sey. Bunlari düsünüp mutlu olmaliyim da biraz da uyusaydim bari.

Mutluluk

Dostoyevski ye göre insanlar daima basina gelen kötülükleri sayar, sevincleri degil.
Eger saysaydi, dünyanin yeterince mutluluk sundugunu anlardi.
Mutsuz bir animdi bunu instagramda okudugum zaman. Peki dedim bir düsünelim, belki de benim hayatim gercekten cok güzeldir, bana mutluluklar sunuyordur da ben anlamiyordurum. Genelde hayatimin kötü oldugunu anlatmaya baslayinca, "biz de ayni seyleri yasiyoruz" "cok büyütüyorsun, cok konusuyorsun" gibi seyler duyuyorum. Belki de onlar da haklidir. Birazda hayatimda ki sevinclerimi, mutlu anilarimi düsünüyüm dedim. En son ne zaman mutlu olmustu, beni ne mutlu etmisti? bunlari düsündüm.
En son oglum ellerine baktigi zaman mutlu olmustum. Hatta mutluluktan aglamistim. Sekiz aylik oglum, nihayet ellerinin farkina varmisti ve bakmisti. Ogluma epilepsi tanisi konuldu, defalarca ve defalarca havale gecirdi. MR da bir sorun gözükmese de zihinsel bir özür olup olmadigi hakkinda kesin bir sey söyleyemediler. Gelisimi durakladi. 5 aylikken yapmasi gereken seyleri yapmamis, yani ellerine bakmamis, bir oyuncagi ya da baska bir seyi eline alip incelememisti. Terapilere götürdüm, zihinsel gelisimine yardimci olacak oyuncaklar aldim, dualar ettim ve galiba bu yaptiklarim bosa degildi. Karsiligini aldim. Bazi cocuklar kitapta yazdigi gibi ilerler, bazilari da benim ki gibi biraz duraklar, birden bir cok yeni sey yapar ve tekrar duraklar. Mutlu oldugum bir anim.
Ama diger annelere baktigim zaman, onlar bu bebeklerin dogal hallerinin ne kadar önemli oldugunun farkinda degiller. Arkadasimin oglu benim oglumdan 6 ay kücük, ama daha üc aylik ve ellerine bakiyor. Cisimleri eline almaya calisiyor. Arkadasim tabi ki oglunun bunlari yaptigini görünce mutlu oluyor, gülüyor, anlatiyor. Ama farkinde degil bunun ne anlamya geldiginin. Moralimi düzeltiyim derken göz yaslarina boguldum. Cünkü ne üzüntümü paylasacak birileri var ne de sevincimi. Salak gibi aksama kadar gülümsemistim.
Cevremde ki insanlari söyledigi gibi onlar benim yasadiklarimi yasamadilar. Benim ne hissettigimi anlamiyorlar, anlamak istemiyorlar. Tamam anlamak zorunda degilsiniz ama benim icin üzülün, beni azarlar gibi teselli etmek yerine benim icin üzülmüs gibi yapin. Bazen gercekten üzüntü paylasilinca azaliyor, bana agir geliyor artik. Sizler farkinda olmadiginiz kücük seyler beni asiri derece mutlu ediyor. Evet mutsuzluklarimi sayarim, ama sevinlerimi de. gercekten benim hayatim sizlerinkinden kötü ve yoruldum. Birilerine benim hüzünlerimi, endiselerimi söyle bir kac günlügüne ödünc vermek ve kafami dinlemek istiyorum.

Samstag, 1. August 2015

Anne olmak

Şimdi buraya, dünyanın en güzel duygusu falan filan yazmam gerekiyor.
Şu anda rahatlamaya ihtiyacım var. Birileriyle konuşsam olmuyor, hep aynı şeyleti duyuyorum. Kendimi daha da kötü hissediyorum.
Anne olmak dünyanın en berbat, en kötü şeyi. Beş gün oldu tam beş gün oldu banyo yapmayalı. Kokuyorum, kaşınıyorum. Bir erkekden daha fazla kıl sahibiyim. Doğru düzgün yemek yiyemiyorum. Birileri ile dertleşemiyorum, hatta şu yazıyı bile bitiremiyorum

Dienstag, 22. April 2014

Yeni üye

Blog uma yazmaya yazmaya nasil yazilacagini unutmusum : ) Dakikalardir yeni ileti nasil yaziliyordu diye ariyorum. Neyse buldum, ve yazmaya devam edelim.


Galiba anne oluyorum, bu gün test yaptim. Ilk dakikada sadece bir cizgi, kontrol cizgisi belirginlesti. Ama ikinci cizgi belli degildi, büyük bir hayal kirikligi ile testi elime aldim, ve ikinci cizgininde cok hafif olsa dahi belirginlestigini gördüm. Bir Laborant olarak bu teste pozitif derdim, ama söz konusu kendim olunca pek emin olamadim. testi yatak odasina biraktim, yemegimi isittim. Bir sey almak icin yatak odasina gittim, veee testte ikinci cizgininde belirginlestigini gördüm. Galiba hamileyim, hala emin olamiyorum, ama gercek bu defa aileye yeni üye geliyor galiba.


Simdi, acaba haberi nasil versem ya da söylemesem mi? Kan testi yaptirmadan, emin olmadan söylemesem mi? Bu tip haberler Cabuk duyulur. O söyler annesine, annesi söyler annesine, kardes duyar. Hamile degilsem o kadar insani bosuna heyacanlandirmis olurum. Bu kararsizlik yüzünden bunlari buraya yaziyorum, yazarken daha iyi düsünenlerdenim.


Ama aksam isten eve gelince kendimi tutamayip söylerim. Ama nasil söylesem. Acaba testi versem ve ne oldugunu anlamaya calissa. Ya da elini karnima götürüp "Burda yeni bir can var" mi desem. bir hafta önce karnima yatmis, bana bakmis ve "Burda oglumuz var midir acaba?" diye sormustum. Bana bakisi cok güzeldi. Yine öyle baksin istiyorum ama yanlis alarm ise bu defa da cok üzülecek.


Su ana kadar söyleme konusunda cok emindim ama simdi söylemesem mi diye düsünüyorum. Söyleyecegim galiba. Kafamin icinde adeta papatya fali yapiyorum.


Söylesem mi? Söylemesem mi? Söylesem mi? Söyleyim söyleyim..